Erman TOROĞLU
GÜZEL bir yemek yersiniz, dişinize bir et parçası takılır ve onu hissedersiniz. Sizi rahatsız eder. Elinize bir kürdan alırsınız ve "tık" diye onu çıkarırsınız. O, size keyif verir.
Bu Galatasaray, dişine göre rakip bulduğu zaman aynen bunu yapıyor. 5 gece önce Ankaragücü’nü 5 dakikada halletti, dün gece de Gençlerbirliği’ni 15 dakikada. O kadar bariz bir fark var ki iki takım arasında, maç sabaha kadar oynansa Gençlerbirliği bir gol atar, anında iki gol yerdi. Onun için de Galatasaray 3. golü bulduktan sonra başladı dalga geçmeye.
Galatasaray’ın silahları iyi. Lincoln sahneye çıkınca, Arda da destek verince işin rengi bir anda değişiyor. Baros, fırsatçı, akılı, çabuk ve zeki. Ama, bu zekiliğinin yanında bir olayı daha var. Pozisyon hırsızlığı yapıyor. Hani, Nobre’ye veya benzer futbolculara diyorduk ya.
İşte burada hakemden bahsedelim, Halis Özkahya’dan. Sen bu sene FIFA hakemi olacaksın. Bu maç sabaha kadar oynansa Galatasaray alacak. Hani, çatır çatır bir maç olur da, "Galatasaray ya mağlup olursa" diye düşünürsün. O da yok. Bazı hakemler düşünürler. Halis kardeşim, ayrı ayrı maçlarda, ayrı ayrı kararlar versen tamam. Ama aynı maçta Baros kendini yere atacak, çok doğru bir kararla penaltı vermeyeceksin ama sarı kartı da vermeyeceksin. Yine aynı maçta, bu sefer Gençlerbirliği oyuncusu Burhan kendini yere atacak. Yine doğru bir kararla penaltı vermeyeceksin, ama sarı kartı vereceksin.
Halis’in yüreği yetmedi
Herkes eşittir ama üç büyük takım daha fazla eşittir. Yani, yüreğin yetmeyecek. Ama sen gene sıkılmayacaksın, utanmayacaksın. Nasıl olsa vermiyorsun ya artık, büyük takım futbolcuları bunlara alışmış ya. Bu sefer gene Baros, topu elle götürecek. Sen gene el vereceksin, yine sarı kart göstermeyeceksin. Sonra da sezon sonunda FIFA kokartı takacaksın. Ve "Hakem oldum" diyeceksin. Sanane kardeşim, zaten Galatasaray bu Gençlerbirliği’ni yener. Yenemese ne olacak? Sen işini doğru yapmaya bak.
Hakemden bahsetmişken bir de temsilcilerden konuşalım. Galatasaraylı seyirciler şarkı söylüyorlar. "Cimbom oy oy oy, s.... oy oy oy..." Bu bir şarkı mıdır, yoksa küfür mü? Yazılır mı, yazılmaz mı? Ama bazı gözlemcilerin son zamanlarda kulakları sağır olmaya başladı. Aynen Gazanfer Doğu gibi. Babası, Dünya Şampiyonu Yaşar Doğu’ydu. Ama, Gazanfer’in kulakları doğuştan mı yoksa sonradan mı sağır oldu? Çünkü, Gazanfer Doğu geçen hafta Beşiktaş-Ankaraspor maçının temsilcisiydi. Küfürleri duymamış. Ben de maçtaydım. Herşeyi bırakın, rakibi de bırakın. "Şansal Büyüka’ya tersten, Erman Toroğlu’na tersten" diye önce bize küfür edildi. Küfürün aslını yazmaya müsait değilim. Çünkü, basın-ahlak yasasına aykırı. Ama temsilci Gazanfer Doğu’ya göre bunlar aykırı şeyler değil herhalde. Kulakları çınlasın...
Kan kaybediyorlar
Bakın nereden nereye geldik. Çünkü, maçta 4-1-2-3, 3-5-2, 4-3-3 yazmaya gerek yok. Gençlerbirliği’nin içi boşalmış. Eski Gençlerbirliği’ni araki bulasın. Bir geri dörtlüsü var. Arabın yalellisini oynuyorlar. İlhan ağabey, 2-3 yıldır başkalarına kıyak yapmaktan Gençlerbirliği’ni kaybetmek üzere. Maalesef, Ankara kan kaybediyor. Hem Gençlerbirliği hem de Ankaragücü. İnşaallah küme düşmezler.
Samet Aybaba, ikinci yarıda Engin’i oyundan aldı. Engin, soyunma odasının yolunu tutarken, yardımcı antrenörünün kendisine uzattığı eli itti. Ne de olsa büyük oyuncu!.. Bundan önceki antrenörü kovdurmuş adam. Ama, Gençlerbirliği’nde kral. Duyuyorum fısıltı gazetelerinden, bu tarz havalar kendisi ile Fenerbahçe ve Trabzonspor ilgileniyormuş da ondanmış. Eğer böyle bir futbolcuyu bu iki takım alırsa, zaten yanmışlar. Ama burası Türkiye. Belli olmaz bu işler...
Bu Galatasaray, zengin kadrosuyla çok futbolcusunu değişik yerlerde oynatma avantajıyla şampiyonlukta favori. Çok büyük bir hata yapmazlarsa, son ana kadar şampiyonluğu kovalarlar. Her maçı Fenerbahçe ile oynamayacaklarına göre şansları fazla. Hele diğer küçük takımlar bu tarz olur ve hareket ederlerse, şansları tavana vuruyor.
İki tane pozisyon var. Top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi? Son zamanlarda bunlar arttı. İkisinde de yardımcılar bayrak direğinin dibindeydi. Çok net "Oyna" dediler. Yani Galatasaray, Ankara’ya bir lig maçına değil de turistik bir seyahate gelip hazırlık maçına çıkmış gibi rahat oynadı. Maçı da götürdü, 3 puanı da. Zaten aksi de sürpriz olurdu.